Kayıtlar

Haziran, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

BUL BENİ OLRİC-OĞUZ ATAY

( Koca Bir Ömrü Harcamak Dedikleri Gerçeğin Altını Seninle Çizdim BEN) Güçlü olmak artık beni yoruyor olric herkese karşı dimdik olmak… arkasında durmak attığım her adımın yoruyor… Ki buralarda bilmem hangi uykunun hangi köşesinde… beklemedeyim hiç gelmeyecek olanı uyan olric … doğrul… ……….seni bekliyor….. düş değil gerçek …………..seni bekliyor… yanımdaymışsın yalanına kendimi kandırırken derdin tam orta yerine düştüğümün farkında değildim elbet kimseye arka bahçelerimden geçen katarların ağırlığını duyurmadım duymayın da artık beni… bir yerlerde hep yanlış yapmanın telaşlı kıpırtısını yaşıyorken… o yanlışın artık sonsuza dek düzeltilemeyeceğini bilmenin kıstırılmışlığı ile pusuyorum bazen…. uzun süre gecelere küsüyorum… uzun süre kendime küsüyorum… uzun süre kaleme…kağıda küsüyorum…hayata küsüyorum denizin en sığ yerinden başladık yol almaya olric şimdi kara görünmüyor gerimizde… bugün mektuplarımı postalamak için çıktım sokağa olric en iyi kendime yazarım ben… `kış´ dedi...

AÇELYA

Söze nereden ve nasıl başlarsam başlayayım, ne kadar yazarsam yazayım hep kısa, hep bir şeyler eksik hep bir şeyler yarım kalır açelya... -Ama efendim bunca konuşanların arasında yazmakta büyük bir devrim değil midir? Susturulduğum günden beridir kaç devrim yaşadım bilmiyorum açelya. Dilime varan onca can kırıcı kelimeler var ki çoğunu susturulmadan önce sarf ettim. Can kırdım, hata ettim ve hatamı farkettiğim günden beridir bütün can kırıcı kelimeleri avuçlarıma serpiştirdim. Şimdiler de can kırıcı kelimelerden bir papatya taşıyorum avuçlarımda açelya. Sonra bu kırıklıkları bir bir canıma batırıyorum. Hissediyorum açelya canımı yakışlarımı, kan kaybedişlerimi, günahlarımı, yoldan çıkışlarımı.... Oysa ben öldüm sanıyordum, her şeyi hissediyorum açelya. Ölü biri hissedebilir mi? -Hani bir gün ''ölmek için her gün yaşıyoruz diyen insanlar '' vardı. Siz bunlara üzülerek tebessüm ederdiniz. Ve siz efendim'' bilakis, ebediyen yaşamak için bir gün öleceğiz.'...

ÖLÜLER MEZARLIĞI

Dur ve dinle! ! ! Kanadı kırık bir kuşun özgürlüğünü, Ve sevgini urgan yapıp boynuna geçirmiş bir adamın son isteğini. Sus ve kulak ver sadece; İçindeki ölüler mezarlığına. Sonra bir adım at, bir adım daha… İçindeki karanlığa. Biliyorum göreceksin, Duyacaksın, Yaşayacaksın, İçindeki ölü sevdalarla. Olur olmaz bir ses duyacaksın; acıklı. Yüreğin burkulacak, Elin ayağına dolaşacak. Ve hoş geldin diyecek bir adam sana; İçindeki ölüler mezarlığına. Biliyorum. Biliyorum sesimden tanıyacaksın beni, Belki de gözlerim gelecek aklına; Her katilin kurbanını hatırladığı gibi. Gözlerin gözlerime değecek, Bir şeyler söylemek isteyeceksin, Her defasında boğazın düğümlenecek... Ve sesiz sessiz feryadımı dinleyeceksin; İçindeki ölüler mezarlığında. Hatırlayacaksın, dün gibi Sanki hiç unutmamış gibi Beni içinin karanlıklarına diri diri gömdüğünü. Gözlerinden yaş akacak, Hıçkıra hıçkıra ağlayacak, Çığlıklar atacaksın. Ve hiç kimse duymayacak seni; İçindeki ölüler mezarlığında. Kaçmak isteye...

KALDIRIMLAR

Sisli gecelerde arkadaşım oluyor o kaldırımlar, Ve sessiz kalıyor yol boyunca lambalar, Karanlığa kol açmış benim gibi ağaçlar, İçimde sensizlikten korkan bir ürperti var.

YÜZÜN

hayat senin yüzünden yüzüne bakan gözlerim yüzünden yüzünü görmeseydim eğer çekip gidecektim bu yer yüzünden simdi bütün şiirler yarım bütün kelimerim devrik benim gibi devrik aşkım gibi yarım...

ARAYIŞ

 Bugün kendimi aramak için çıktım sokaklara.Yalpalayan ayaklarıma aldırmadan köşe bucak aradım.  Bakmadığım sokak lambasının altı kalmadı. Bütün kaldırımlarda ayak izlerimi aradım. Bulamadım...  Kendime gelirim ümidiyle bir kaç hafta evden çıkmadım. Kendim, kendime gelirse şayet beni evde  bulsun istedim. Ne kapım çalındı, ne de kapı eşiğinde bir ayak sesi vardı. En sevdiği yemekleri yaptım, çay halen sıcak, perdelerim yarısına kadar çekik olur da sokağımdan geçer diye gözlerimi hiç yummadım. Sevdiği çiçeklerine gözüm gibi baktım. Ellerimle suladım, okşadım. Kapımızın anahtarını yangın kutusunun üstüne bıraktım. Ben yokken kendim gelirse evine kapıda kalmasın diye. O gelmedi anahtar da koyduğum gibiydi... Bugün kendimi arayışımın bilmem kaçıncı günü... Benden, kendimden ne bir ses vardı nede bir seda. Kim bilir hangi parkta çocukların sesini, hangi şehrin en yüksek zirvesinde bir akşam vakti gecekondular da  yanan ışıkları ya da hangi bölgenin denizlerine d...

DÜŞ'TÜ

Bir düşün... İçindeki düş mü? Bütün gördüğümüz  ve   göründüğümüz? Düştü; Önce düşlerime Sonra günlerime Düşüncelerime Oysa bir düştü Gönlüme düştü. Sonra doğruldu Doğru bildiği yönde Kenetledi ellerini Gözleri alnının düşeceği yerde Düştü; Düşe, kalka Yârin kapısında Avuçlarıma düştü. Düştü şeyh galip gibi Hakkın yolun da düştü Oysa bir düştü Hak düşü Gerçeğe düşürdü.

İKİ YABANCI

Şimdi ne varsa aramızda hepsi sustu… Oysa bir birini tanımayan iki yabancıydık biz. Kaç cümle öteye gidebilirdik ki biz olma yolunda. Daha henüz adının anlamını bile bilmezken. Umudu mu yitireli hayli bir zaman olmuştu ta ki senin gözlerinde boğulana kadar... Şimdi daha iyi anlıyorum kırk bir kanatla aşka uçmanın ne demek olduğunu. Seni öylesine değil ölesiye sevmiştim anlatamadım. Anlamadın. En çok masum yüzünü sevdim ben… Yüzün hep güneşe bakardı. Şayet sen güneşe bakmasaydın zaten parlamazdı. Gittiğin yerlerde soluyorum adını, gittiğim her yerde yalnızlık oluyorsun ve sen hiçbir yerde bulunmuyorsun. Biliyorum bana yakınsın. Uzakta bir yerlerde nasıl yok olduğu mu izliyorsun. Bense sana görsel bir şölen hazırlıyorum. Senaryosunu senin yazdığın, başrolünü benim oynadığım. Sahi sevgili sen hiç boş bir silahla intihar ettin mi? Ben ettim boş boş bakan gözlerine aşık olarak...! Gel...! beni iyileşmeye yüz tutan yanımdan bıçakla. İçimin en çok acıyan yanından kanat. Sonra beni bulduğ...

AY IŞIĞINA MEKTUPLAR 1

Resim
Merhaba sevgilim, Üşüyen ellerim: Sana bu mektubumu içimin kabuk bağlamayan, hep kanayan ve seni bana unutturmayan aksine dün gibi hatırlatan sol yanımdan yazıyorum. Bugün gelmeyişinin bilmem kaçıncı günü. Mart tüm soğukluğuyla ve bütün hüznüyle yerleşti buraya. Akşamlar daha da çok soğuk oluyor. Hani sen yanımda olsan her zaman ki gibi ceketimi atardım omzuna… Ama yoksun. Belki de hiç olmadın. Her gece bu saatlerde sensizlik çekilir kapı eşiğine, senin rüzgârların olur sen kokan ve sensizliği bana hatırlatıp duran. Sen gittin bu kente yağmur yerine yalnızlık yağdı… Gözyaşları sel değil ‘sen’ olan. Oysa daha bana kalkmayı değil düşmemeyi öğretecektin. Nerdesin? Ne yapıyorsun? İnan ki bilmiyorum. Belki de birilerinin hayatında başrol oynamaya ve olmaya gittin. Oysa ben senin acılarına dublör olmaya bile razıydım. Şimdi sana söylenecek o kadar ağrı var ki solumda, yüzüne üflenecek onca kelime debeleniyor içimde. Ey gözlerimin saklı bahçesi, içimin gülmeyen yanı… Sen gittin şiirler...